17 Ocak 2010 Pazar

Ankara'da Ballyci Dehşeti.

Çok değil 2 saat kadar önce, sözde final projemizi tamamlamak için; pek değerli olmayan bir arkadaşımın evine gitmek üzere yola koyulmuştum. Göçebe yaşam tarzımdan ödün vermeden Erhan'lardan çıkıp Ankaray Toplu Taşıma Trenine binmek üzere, kulaklığımı takıp gereksiz yüksek bir sesle Armin'in Konserini dinliyordum.

Pasosuz gezdiğimden EGO Tam Bilet itelemişti Onun verdiği acı ve Sayın Melih Gökçek'e ettiğim küfürlerle trene yetişmek için hızlı adımlarla merdivenlerden indim. 4lü koltukların biri tamamen boş olmasından faydalanarak tabiri caiz ise yayılarak müzik dinliyordum. Çok geçmeden bir durak sonra ~Tandoğan~ bir bayan ve iki izbandut benim olduğum yere geldiler. Hafifçe toparlandım istifimi bozmadan müziğimi dinliyordum.
 Ve tanrı treni cebeci istasyonuna ulaştırmıştı. Kafamda tek bir düşünce hakimdi. Sevginlerin evine giden zorlu parkuru nasıl tamamlıyacaktım. Bir eve giden yokuşun bu kadar dik olmasının sebebini merak ederken. Sarışın sakallı 20li yaşlarda üstü başı pasaklı bir genç önümü kesti. Ne dediğini anlamak için kulaklığımı çıkardım. Elindeki poşet ve yüzündeki ifadeden açıkca belli oluyordu ki ; kafası güzeldi. Bozuk para istiyordu. Hiç Düşünmeden elimi cebime attım. Ve cüzdanda ne kadar bozuk para varsa verdim. Biliyordum ki böbreklerimde hissedeceğim bıçak acısına ve kan kaybına değerdi verdiğim veya vereceğim paralar. Bu kadarla yırtacağımı düşünsemde, çiğ süt emmiş insanoğlu daha fazlasını istemişti. Düşünmek için zaman gibi bir lüksüm yoktu. Etrafımdaki insanların şaşkın bakışları arasında cüzdanda ne kadar param varsa verdim. Hiç birşey bıçak yemeye değmezdi.

Anlattıklarım bana 10 saatlik bir macera gibi gelse de; aslında olay yaklaşık 20 saniye sürdü. Daha sonra bana doğru yaklaştı. İçimden " Şimdi Sıçtık!" diyordum. Biliyordum ki bağırsamda kimse iplemiyecekti. Mersin'den alışkın olduğum bu gençliğe sarılması için izin verdim. Sarılmanın zamanın biraz uzun sürmesi beni tedirgin etsede elimden bişey gelmiyordu. Yavaşça "Acelem var. Gitmeliyim!" dedim. Sanki sevgilimle vedalaşıyordum. Gel gör ki insan o an da ne diyeceğini bilemiyor. Geriye doğru çekilirken "Çok Teşekkür Ederim Abi" dedi. Donup kalmıştım. Kenara çekildi. Koşmak istedim ama yapamazdım, usulca olay yerinden ayrılırken. Bir kaç esnaf dükkandan dışarıya çıkmış meraklı gözlerle bana bakıyordu. Elleriyle "Naptın Sen?" dercesine hareketler sergilediklerinde, "Ne Bileyim?" dercesine bir ifadeyle onlara baktım. Veee... Tansaş SüperMarketi gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim.
Arkası Yarın...

1 yorum:

Popüler olurum belki ..