1 Kasım 2010 Pazartesi

New Series : Apache against Turkish Kıros

Türkiye'nin ve belki tüm dünyanın meraklı ve tedirgin gözlerle izlediği apacheler nasıl ortaya çıktı?

Apacheler bir tarikat mı?!

Bir Apache görüldüğünde ne yapmalı?

Tüm bilinmeyenleri ve merak edilenleriyle " Apache vs Turkish Kıros " dosyası çok yakında bu sayfada!

  • Kim bu Apaçiler!
  • Apache ile kıro arasındaki 5 temel fark.
  • Kıroluktan Apaciliğe Dikey Geçiş Yöntemleri
  • İlk Türk Apaçisi nasıl ortaya çıktı.

29 Ekim 2010 Cuma

Bilecek'te Dehşet

Güneşli ve insanın içini kaynatan bir pazar gününün sabahına yola koyulduk. Liseli gençler gibi şarkılar, türküler eşliğinde Ankara'dan Bilecik'e doğru ilerliyoruk arabayla. Paşanın "Ordular, İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!" emrini verdiği Polatlı'dan Türkiyenin en gereksiz iller sıralamasında ilk 10'a girebilecek olan Bilecek'e kadar aslında herşey güzel gitmişti. Beklenenin aksine zevkli, neşeli, bol kahkahalı bir yolculuk geçmişti. Eskişehir'e şöyle bir el salladıktan sonra güle oynaya Bilecik'e giriş yaptık. O kadar büyük bir il içersinen kaybolmamak imkansızdı zaten. Bahsi geçen durakta müstakbel gelinimiz Ezel ile buluştuk, sevgililerin ilk buluşması izlenmeye değerdi doğrusu. Elini tutup boynuz tokuşturmalar falan..

47 bin nüfusa sahip Bilecek'in aslında 40bini askerdi. Yanlar üç, üstler beş!


Sevgililerin hasret gidermelerine müteakip bizlerde bir çay bahçesi görünümlü mekana oturuk. Günlük besin ihtiyacımızın birinci basamağı olan kahvaltı etme eylemini gerçekleştirmek adına... Çaylar, puaçalar ... bir yandan yiyor bir yandan muhabbet ediyorduk... Evlenmeye niyetli iki insanlar oturuyor olmak da konuyu ister istemez evliliğe çekiyor. Yunus'un evlenme teklifinden bahsederken, basının bu aralar en çok merak ettiği konu olan "Benim ne zaman bir kız bulup evleneceğim" muhabbeti yine masaya kondu. Espirili bir dil ile kendimi yerden yere vuruyordum.


- Abi, bana kız falan bakmaz. Beyaz atletim var, göbekliyim, Türkçem bozu...
-Bi'de kısasın!


Parmak ucuma kalkınca 1.80 olmama rağmen insanlık beni kısa, bodur, güdük, tıfıl, bıcırık, little man.. gibi görüyordu. Bunların hepsini biliyordum zaten. Ama burda önemli olan Yunus'un İskener'in Levent'in sessiz kalması ve golün Ezel tarafından atılmasıydı. Bana en çok koyan bu oldu. Arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar zannediyordum hep boy konusunda. "Aslına ben kısa değilim onlar uzundu biraz" diye düşünüyordum ki Ezel'in o akıl almaz volesine karşı donup kalmıştım. Bütün özgüvenim yerle bir olmasına rağmen hala gülebiliyordum fakat acı olan taraf benim için şu şekildeydi; Artık birşeyleri anlamıştım, yanlız öleceğim.

Bilecik Osmanlı için bir miladtı belki ama benim için bir sonun başlangıcı oldu.

26 Ekim 2010 Salı

What the fuck is Fog Reyiz talking about?

 
Eğer baaaa küfür eden varsa oralarda, bana bi yazı yazanlar olursa onun anasının ***** fog koyarım taaaam mı? you motherfucka!!! you cant talk to me like that you twatface... and if you do again i would bang you up twatface.. I am livin in England. Come on and talk to me again you bastard.. I'm a little gangsters you know you fucking twatfaces! 

4 Ekim 2010 Pazartesi

Yabancı Kızlar ile MSNde Sohbet Yönergesi

Siz hala Google Translater mı kullanıyorsunuz?
Bayanlar,baylar sizlere çok amaçlı  Yabancı Kızlar ile MSNde Sohbet Yönergesi'ni  sunmaktan büyük gurur duyarım. Google Babylon gibi translaterlar karşıdakinin ne demek istediğini sizlere tam anlamıyla çeviremez! İşte bu gibi durumlar için elinizin altında bulundurmanız gereken harika bir mini sözlük. Arkadaşım Syn Aslaner ve bizzat ben saatlerce düşünüp sizler için bir yol gösterici hazırladık. Lafı uzatmadan sözlüğümüze bakalım.


Beyler dünyanın sonu geliyormuş

A State of Trance # 475 , Armin Van Buuren

Feelin' Trance?

And Finally we will be able to listen  ASOT #500. I hope I wont die until that day! Anyways, we are going to that awesome night day by day. Here is the another special episode of A State of Trance by Armin van Buuren!. #475!

You can download by clicking here.

A State of Trance 475 Track List


Episode 475

ASOT 475

23-09-2010

1. Filo and Peri - This Night (Max Graham remix) [Vandit]          
2. Barnes & Heatcliff feat. Ann Bailey - Safe and Sound (Dub Mix) [Big & Dirty]
3. Matt Darey ft. Kate Louise Smith - Black Canyon (Taurus & Vaggeli remix) [Nocturnal Global]
4. Faithless - Feelin Good (Ferry Corsten Mix) [Cheeky]
5. Moguai - 8001 [Mau5trap]
6. Jochen Miller - Classified (Energy 2011 soundtrack) [High Contrast]
7. Audien - Palmetto (Original Mix) [Perceptive Deep]
8. 7 Skies - Sushi (Original Mix) [Anjunabeats]
9. TUNE OF THE WEEK: Store N Forward - Manga [Afterglow]
10. Armin van Buuren - Coming Home [Armind]
11. Flash Brothers feat. Epiphony - More Than You Know (RAM Remix) [S107]
12. Air Night - Remember (Sylver May remix) [Silent Shore Records]
13. Jon O Bir feat. Julie Harrington - Never Enough [Liquid]
14. Gareth Emery feat. Lucy Saunders - Fight The Sunrise (extended demo) [Garuda]
15. Albert Keyn - Rapsody (Dyor Remix) [ITWT]
16. Kaan Demirel - Benigna (Paul Miller vs Ronald de Foe remix) [Music en Route Poland]
17. Neptune Project vs Luke Bond - Atlantis (Temple One Remix) [FSOE]
18. Bryan Kearney - Goosebumps (Sean Tyas remix) [Subculture]
19. Dave Emanuel - Inner Peace (Sunny Lax Remix) [Perceptive Recordings]
20. FUTURE FAVORITE: SoundLift - Horizonte (Original Mix) [Blue Soho]
21. ASOT Radio Classic:  Push - Universal Nation [Bonzai]

12 Ağustos 2010 Perşembe

Hayır Diyeceğim Çünkü…


İnsanların %90’ı neye hayır veya evet diyeceğinin bilincinde değil. Takım tutar gibi siyasi parti veya lider desteklendiği güzel ülkemde, insanları yönlendirmek o kadar kolay ki. Sağı da aynı solu da.. Bakın şimdi Evet Hayır Mitinglerine. Yok ben memurdum yok ben işçiydim, senin havuzlu villan var benim maaşım şu kadar. İyi güzel hoş da, bunların refarandumla ne alakası var? Gerizekalı halkım  -kimse kusra bakmasın oraya gidip “ooooo, heyyoooooo, yuuuuhhaaaaa” diye bağıran dünyadan habersiz insanların hepsi gerizekalıdır- bunlarla oy verecekse herkes evinde otursun daha iyi.
Tayyip’in havuzlu villasına karşı Hayır diyecek bir adamdan, Kemal’in giydiği gömleklere karşı Evet diyecek bir adamdan Türkiye’ye bir hayır gelmez.

Ben hayır diyeceğim gerekçelerim var. Hemde onlarca..

Evet diyeceğim diyen bir çok arkadaşıma çevreme sordum, kendi çapımda bir araştırma peşindeyim… Bir çoğu “Özgürlükçü Anayasa” olduğu için evet diyeceğim diyor. Ama gel görki şu soruya cevap alamıyorum 80 Anayasasının hangi madde(leri) senin özgürlüklerini kısıtlıyordu? Hangi maddelerin değişeceğini biliyor musun?  Genel cevap “bilmiyorum”.  Bilmediğin görmediğin durumda nasıl bu kadar emin bir şekilde evet diyorsun? Aynı durum hayırcılar içinde söz konusu, Neden Hayır diyeceksin diyorum? AKP Anayasası bu diyor. İncelendin mi? Hayır.

8 Ağustos 2010 Pazar

Mayalar Haklı Beyler...

Mayaların takvimine göre 21 Aralık 2012 dünya için son gün. 2012 filminide izleyenler bilir, bu tarihte yer kabuğu sıcaklıklarla eriyerek yok olacak, depremler tsunamiler falan fişman..

Mikail bize işaret mi veriyor, yoksa doğa olaylarını düzenlemekten vazgeçip tatilemi çıktı? Küresel mi ısınıyoruz noluyor? Haziran ortasında yağan yağmurlar, kasıma kadar sürmesi öngörülen bu sıcaklıklar Bursanın sampiyon olması.. ve birsürü alemetlerle sonun başlangıcdayız beyler.

Google bile sayfa görüntülenemiyor demesi beni derinden düşündürmeye başladı. Her ne kadar deistim diye gezinsem de, içimde biyerlerde "olum kıyamet koparsa ne nane yicez" diyorum.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

YouTube Sorunu

Bakın beyler son kez ve acıkca anlatıyorum iyi dinleyin...

OS : Win7 - Vista olan arkadaşlarımız.

Başlata, %systemroot% yazın enterlayınız. daha sonra system32 / drivers / etc yolunu izleyin. Bak şimdi orda bi host dosyası var onu değiştireceğiz.
XP kullanan arkadaslarda aynı yöntemle yapabilirler
Şimdi hocam bu linke tıkla. o indirdiğin dosyayı etc klasörüne kopyala. Browser'ını bir kapat sonra sen sağ ben selamet...

Adam dertli beyler.

Öncelikle bu yazımı ne zamandır yazı yazmıyorsun diye kafamı yiyen Sayın Mutlu'ya armağan ederim. Daha öncekiler gibi sadece geyik olmayacak bu yazımda.. Nitekim alkollüyüm, sevgilimden ayrıldım, Facebookta 5 kişiyi babam diye kaydettim falan fişman...

Amerikan filmlerindeki günlük yazan insanlar gibi başlamak istiyorum...

Bugün 7 Ağustos 2010 Cumartesi,
Ev yine olması gerek popülasyonun üzerinde, alkoller sigaralar çetruletler ... Kafamız güzel de içmekten olmadı aslında şu an ki sarhoşluğum Leventin eşsiz müzik zevkinden kaynaklanmakta... Trance Progressive falan hikaye geliyor bu dakiklarda... Hastane önünde incir ağacı adlı türkümüzün eşliğinde yazmaktayım bu yazımı. Kah güldük kah kavga ettik kah üzüldük kah düşündük...

Muhammetden gecenin isyanı geldi. Herkes elinde kucağında sağında solunda neresindeyse artık Laptopuyla oturyor içkisini yudumlarken internetin gereksiz bir o kadar da vazgeçilmez dünyasına dalmış durumdayken.. Balkondan bir ses yükselir biraz isyan ve kederli şekilde.. Muhammet, Askeremi gitsem ben lan? diye haykırır.. Gerek alkolün etkisi gerekse ne diyor lan bu düşüncesiyle 15 saniya kadar sonra reaksiyon verilir..

..... puhahahhahahhahahahah ....

19 Haziran 2010 Cumartesi

Facebook'ta radyonun resimlisi...

Arkadaş Listeni Davet Et %100 Çalışıyor, Facebook Gold Üyelik, Kim Silmiş Kim Öpmüş, Kim Profil Resmine Bakıp İç Geçirmiş...
Facebook oluşumunda nefret ettiğim be mümkün mertebe uzak kalmaya çalıştığım bu ve benzeri gruplardan sonunda kurtulduk. Kim silmiş uygulaması sonunda geliştirildi. Güvenlik düzeyini henüz incelemedim ama cok kaprisli biri değilseniz uzak durun derim. Şerefsizim benim aklıma gelmiştir bu uygulama. 30-40 satırlık bir JS ile yapılabilicek birşeydi ama neyseki birileri yine yapmış.

Scriptimizin temel algoritması şu şekildir.
Siz bu scripti edindiğiniz anda arkadaş listeniz bir veritabanına kayıt edilir. Daha sonra arkadaş listenizde olmadığı tespit edilir ve sizi sildiği anlaşılır. Eğer profilini kapatmış ise aramalarda görünmez bu şekilde de deaktif olup olmadığına bakılır. Bu kaaa basit işte..

Bu kısım önemli : Bu script sanki hergün 1 yeni apaçi sayfası yöneticileri tarafından yapılmış gibi gösterilmektedir. Nitekim oyle değildir! www.kimsilmis.net tamamen uydurmadır sahtedir itibar etmeyiniz!



 Neyse şimdi nasıl kullanılacağına geçelim:
Öncelikle bu script firefox tabanlı çalışmaktadır. Hala Firefox kullanmıyorsanız o sizin öküzlüğünüz ama hemen bir Firefox download edin... Hemende Google'a gitmeyin aha buraya link veriyorum. Link!

Firefox'unuz var veya şu an yüklediyseniz devam edelim. (yok ben sadece bilgi amaçlı okuyorum diyorsan sende devam edebilirsin) Sonra şu eklentiyi yüklemek gerekecek scripti çalıştırabilmek adına. Yine yeni yeniden link veriyorum.. Aha buraya tıklayın!

Firefox'unuzu bi zahmet yeniden başlatın sonra gelin buraya bişi solicem.

Başlattın mı kardeş. Ha bak şimdi. Buraya bir tıkla bir script yüklenecek.

Yüklediysen tamamsın kardeş. Hadi kolay gelsin az biraz sabrederseniz video çekip koyarım gerizekalılar için şimdilik öptüm hadi grs

3 Haziran 2010 Perşembe

3 Dilek Hakkınız Olsa Ne Yapardınız?

Biliyorum daha önce Facebook  gibi sosyal platformlarda oldukça fazla paylaşıldı. Nitekim bazı arkadaşlarımız görmemiş olsa gerek bir önceki yazımda atıfta bulunduğum bu konuyu anlayamadılar.

Sadece bilgi olsun diye yazıyorum yani...

Gunumuzde cok dilek hakkimiz olmasi cok onemlidir.
Maalesef sevinerek bu hakkimizi kullaniriz her zaman. Benim 3 dilek
hakkim olsa 3 dilek hakki daha isterdim.
Elde var 6 dilek hakki, 5 ile 3 er dilek daha dilesem 15 dilek hakkim
daha olur. 15 dilek ile her istedigimi dilerim. Gunah degilse Allah olmayi
dilerim. Allah olduktan sonra dilek hakkim sonsuz kere sonsuz olur.
Cok akili olurum. Maalesef her istedigimi yapabilirim. Kendime
kasvetli bir yaris arabasi yaptiririm. Onunla Antalya'ya gider dedemlerin
elini operim.Dedem bana torunum Allah olmus der. Sevinir. Harclik
verir. Abime vermez, cunku o arabaya kusan bir piç. Sonra dedem

mezarlikta zombileri oldurmeye gonderir beni. Hepsini yok ederim ışın kiliciyla.
Babami da bisiklet almadigi icin bir guzel doverim.

1 Haziran 2010 Salı

Ankara’da Dehşet Vol. 3 (Abartı Bu)

Naber?
Ne yazamandır yazmıyorum paslanmışım sanırım. Yazmadığım süre içerisinde neler yaptım kısa bir özet halinde yazacağım. Kimsenin umrunda değil de ben yine de okunuyormuşşumcasına yazma taraftarıyım. He bu arada yeni takipçim İrem'e de sevgilerimle. :) Hepiniz adam olun takipçim olun okuyup okuyup gülüyorsunuz ama bi nane olduğu yok.

Yine iğrenç bir Ankara sabahına kadar isteksiz ve bir o kadar da keyifsiz bir şekilde ders çalışmaya ve proje yapmaya çalışmıştık. Gelişen olaylardan artık bitkin düşmüş ve saat 5-6 sularında "Yeter lan artık!" diyerek sözde 1-2 saatlik uykuya çekilmiştik. Nitekim saatlerimiz 8:30  sıralarda zorla kendimizi uyandırıp, Erken kalkan yol alır mantığı ile güzide ve yegane üniversitemize doğru heycanlı ve sevinçli olarak yola çıktık.


Herkes çok mutluydu, insanlar çılgınlar gibi finallere girip çıkıyordu. Neyse efenim final sınavımızın test olacağından emin olduğumuzdan onun verdiği gevşeklikle muhabbetler falan fışman neyse cok uzattım girdik sınava cıktık. Yine ara yerde hoca laf soktu. Vs vs...

Ona mütevellit gelen Go-Kart teklifine hayır diyemedim. Sözde Ankaralı İskender arkadaşımızın bir Malltepe Park'ı bulamaması ve yürüsek daha hızlı gideceğimiz noktaya vardığımızda sevginlerin yarım saat geçikmesi derken sinirler iyice gerilmişti.

Yine bir karting fatihi olarak, sevgine akıl almaz bir savunma yaparak bütün geçiş sanşlarını yok etmekteydim. Taaa kii....

21 Mayıs 2010 Cuma

Pacoogle : PacMan & Google



Her özel güne özel bir banner yapan Google bu defa en şahanesini yaptı. Pacoogle'ı yarattı. JavaScript kodlarıyla yaptığı pacman oyununu banner yapması. Google'ın harikalar yaratabileceğini gösteriyor bence. Tamam teknik olarak cok atarlı bir durum teşkil etmiyor ama düşünce güzel.

I'm Feeling Lucky (Kendimi Şanslı Hissediyorum) butonu yerine de Jeton At butonunu koyarak oyunu 2 kişinin aynı anda oynamasına imkan tanımış. Mouse yada yön tuşlarıyala 1. oyuncu WASD tuşlarıyla da 2. oyuncu PacMan'ı aynı anda oyanayabilmekte.



Hazır 30. Yılındayken ve aklımızdaykende Pacman'in günümüze gelişine bir bakalım.

Bilgisayarı olan hemen herkesin hayatında bir kere maruz kaldığı bulaşıcı Pac-Man oyunu 30 yılını doldurdu. Atari oyun konsolları çağının vazgeçilmez dijital eğlencesinin yıldönümü şerefine, Google'ın logosu bir Pac-Man parkuru haline getirildi.

Google'ın ana arama sayfasına girenler, klavyelerinin sağ-sol/yukarı-aşağı tuşlarını kullanarak oyunu oynayabiliyor.

Öte yandan eski oyunların yenilenerek yeni nesil oyunculara sunulması furyası Pac-Man'i de içine aldı. Oyun geliştirici Namco Bandai yeni bir Pac-Man oyununu duyurmaya hazırlanıyor.

Yeni Teknoloji : Google TV

Google, artık TV dünyasında da varım dedi.
Neyse konumuz Google TV. google.com/tv adresinde GET INFO çabalarıma developerlarımız sizinle temasa geçecek şeklinde bir sonuç elde ettim. Fakat kimsenin umrunda olmayacağımıda biliyorum.Neyse ufak bir net araştırması ve google'ın blogundan elde ettiğim bilgiler doğrultusunda şunları söylebilirim.

Google TV Nedir ?

Google, televizyon teknolojisinde yeni bir dönem başlatmaya hazırlanıyor. Dünyanın en büyük ikinci markası olan şirket, doğrudan internet bağlantısı olan, televizyon kanalları dışında her türlü sosyal ağ sitesine, YouTube gibi video paylaşım sitelerine erişim imkanı veren bir 'TV settop box'  (setüstü alıcı) üretti.
New York Times ‘ın haberine göre Sony, İntel ve Google güçlerini ‘Google TV’ yi yaratmak için birleştirdi. Gazete, büyük gizililik içinde yürütülen çalışmalar sonucunda prototipin hazır hale getirildiğini öne sürdü.
Alıcı kutusunda işlemci olarak Intel Atom, işletim sistemi olarak da Google'ın geliştiridiği açık kaynaklı Android kullanılıyor. Habere göre Google Dish Network'le anlaşma yaparak uydu yayın testlerine şimdiden başladı.
Google, bağlandığı televizyonları internete bağlı bir iletişim ve eğlence merkezi haline getirecek kutuyla birlikte verilmek üzere bir de özel klavye planlıyor. Firmanın bu özel klavyeyi geliştirmesi için Logitech'le birlikte çalıştığı söyleniyor.

Gazetede yer alan yoruma göre, Google'ı kendi akıllı cep telefonu modelini çıkarmasına iten 'internet ve dijital eğlence sektöründe reklam payını koruma' güdüsü yeni televizyon girişiminde de etkili oldu.
Yeni geliştirilen televizyon sisteminin dünya çapında mı yoksa sadece ABD’de mi satışa sunulacağı henüz bilnmiyor.


Google TV, Android tabanlı bir cihaz olacak!
Google, bu proje ile yazılım geliştirticileri televziyonlar ve dolayısıyla Google TV için uygulama tasarlamaya teşvik etmek istiyor.

New York Times'da yayınlanan bir habere göre Google, Google TV'nin testlerine Dish Network adlı bir firma ile başladı bile. Sony, Intel ve Logitech ise Google TV projesiyle ilgili resmi bir açıklama gelmiş değil.


Neyse efendim herşey için Teşekkürler Google.. Sağol , Varol

TSL Yükselen 3. Takım

Adana, Altay, Karşıyaka ve Konyaspor arasında gerçekleşen Turkcell Super Lig'e çıkma yarışı tüm hızıyla sürüyor. Tıbben ve İlmen şansları bulunmayan Adana ve Karşıyaka benim desteklediğim 2 takımdı aslında. Çok sempati duyduğumdan değil de; birisi Türkiye'nin 3. Büyük kentinin takımı diğeri ise komşu ilin takımı.
TSL'de Bursa Açılımından sonra, İzmirden ve Türkiye'nin güneyinden de bazı takımların bulunmasını istiyoruz.


Bucasporumuz, kardeş takımımızın yükselmesine sevinsek de, gönlümüzden Adana ve Mersininde takımlarının yükselmesi geçiyor.

Adananın 2 karşılaşmayı kaybetmesi ve Konyanında 2 karşılaşmayı kazanması Karşıyakanın şanslarını kaybetmelerine neden oldu. Şimdi gözlerimiz 23 Mayıs 2010 Cuma günü yapılacak olan Konya-Altay karşılaşmasında. Konya'nın +2 puan farkından dolayı şansının fazla olması kendilerini bi nebze rahatıyor olmasına rağmen, Altay'ın dişli bir rakip olduğu da unutulmamalı. Son kozumuz Altaya başarılar dileriz..
NTV'nin haberine göre;
Bank Asya 1. Lig Yükselme Grubu'nda Altay ile Adanaspor karşılaştı.

Karşılaşmaya daha etkili başlayan taraf Altay oldu. Ancak iki takım da gol yollarında etkili olmazken, ilk devre golsüz eşitlikle sona erdi.

İkinci yarıda Altay'da 62. dakikada sahneye çıkan Burak Çalık, takımını 1-0 öne geçirerek gol perdesini açtı.

Bu dakikadan sonra rakip kaleye daha etkili gelmeye başlayan Adanaspor, 83. dakikada Emrah Bedir ile rakibine cevap verdi: 1-1.

Konyaspor'un Karşıyaka'yı mağlup etmesiyle birlikte şansını son maça taşımak için sahadan galip ayrılmak zorunda olan Altay, aradığı golü 90 artı 1. dakikada Tiago ile buldu ve maçı 2-1 kazandı.

Bu sonuçla puanını 4'e çıkaran Altay, 6 puanla lider durumda bulunan Konyaspor'un ardından 2. sıraya yerleşti.

Turkcell Süper Lig'e yükselecek son takım, pazar günü Konyaspor ile Altay arasında oynanacak karşılaşmanın ardından belli olacak. Altay, bu maçta sahadan 1 puanla ayrılsa dahi Süper Lig'e yükselecek.

4 Mayıs 2010 Salı

How To : Huni'den askılık yapma (Resimli Anlatım)

Ve yeni dopdolu bir içerikle karşınızdayım. Bugünün en büyük sorunlarından biri olan askılığa çözüm üreteceğiz. Öncelikle askılığın ne olduğunu tanımlamamız gerek.

Askılık TDK'ya göre (bazı arkadaşlar bunu T.C. Kelimeler Sözlüğü olarak anıyor [bkz: Sevgin Mutlu] ) bir şeyin üzerine taşıyabilme potansiyeline sahip, sabit bir amfibik canlıdır.

21. YY'ın gelişen ve büyüyen dünyasında insanlar sürekli bir şeyleri asma(!) ihtiyacı duyarlar. Takdir edersiniz ki sizlerde asıyorsunuz. Özellikle ben ve saz arkadaşlarım gibi TC Başbakanlık Kredi ve Yurtlar Kurumuna doğrudan organik olarak bağlı olan yurttlarda barınmakta olan öğrencilerin çok ihtiyacı olacak olan bu pratik yöntem hayatınızda inanılmaz şeyler katacak. Sözü fazla uzatmadan uygulamaya geçelim.

İhtiyaç Analizi :
-Huni (Tercihen Mavi)
-Çivi Vida vb.
-Çekiç
-Duvar

Tasarım ve Uygulama:
Huni alınır duvara çivilenir.

Resimli örnek:

Bu naçizane buluşu yapan arkadaşımızı kutlar, beyin göçününe hayır kampanyası doğrultusunda Tübitak'ın kendisine sahip çıkmasını temenni ederiz. Amin.

8 Nisan 2010 Perşembe

Neyin nesi, Kimin fesi?

80li yılların sonu 90lı yılların başında doğmuşum gözlerden ırak gönüllerde sıcak yer tutan Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde. Çoçuğun adı Onur olsun şerefli namuslu olsun demişlersede son gelinen noktadan biliyoruz ki adımın Onur olması beni çok ilgilendirmemiş. Yıllar geçmiş 657'ye tabi babamın tayini büyüyen ve gelişen tükiyenin aydınlık yüzü Mersine çıkmış. Zaten ne tasadüftür ki ailecekte mersinliydik.

Saatlerimiz 07.20 takvimlerimiz 1996 yı gösterdiği sıralar eylül ayının 2. pazartesinde ben eğitim öğretim hayatına geri dönüşü olmayacak şekilde adım attışım. O günün kederleri ve izleri bugünleride hala etkilimekte...

Olaylar gelişmiş taktirler falan filan derken ergenlik dediğimiz çağın en şiddetli olduğu dönemlerde Lise öğrenimine devam etme mecburiyetinde bırakılmışım. Zamanın LGS sine(kimi zaman OGS yar yar SBS olan)  girip tahmini güç, bir o kadarda şaşırtıcı sonuçlarla İçel Anadolu Lisesi'ne adım atmışım. kah gülerek kah ağlayarak, zaman zaman öğretmenimizi kimi zaman annemizi babamızı kaybetsekte hep bir arada olmuşuz...Yıllarca bitsede gitsek havası yarattığımız okuldan hüzünle ayrılmışız 2007'nin baharının sonunda..

Türk-Eğitim sisteminin kara yüzü olarak nitelendirilen ÖSS çıkagelmiş bu seferde sıraların üzerine. LGS'de şaşırtığım insanları busefer ters köşeye yatırmışım. ÖSS'de beklenen olmamış. Gazi Üniversitesi GEF BÖTE ABD Teknikokullar / Ankara'yı kazanmışım. Lise yıllarında ağzımızdan düşmeyen sözcüklerle, gram heycan bulamadan üniversite tadı alamadan bu eziyetinde bitmesini bekliyoruz ki, katmerlisi gelsin bu eziyetler bizi kesmemekte...

BÖTE demişken 1. sınıfında blog öğrenmişiz nedir ne değildir diye.. heycanımıza yenik düşmüşüz açmışız bir blog. yazamamışız ama en başta becerememişiz o işleri. Tecrübe kazandık derken 2-3 arkadaşın gazıyla yazmaya çizmeye koyulmuşuz. Ulan acaba yazımı okuyan var mı diye düşüncelere dalarolmuşuz...

Onlar ersin muradına biz çıkalım kerevetine.
Hadi Aleykümselam..

7 Nisan 2010 Çarşamba

Başkan ben değil miyim!

Hatırlatıcı Uyarıcı Azdırıcı Bilgi
Birazdan okuyacağınız yazının herhangi kişi kurum kuruluş veya varoluşla uzaktan yakından bir alakası yok gibi görünse de acı gerçeği iftiharla bildirim ki bu olay gerçektir.

Başlık sizi yanılmasın başkan ben değil miyim derken, başkan benim olup olmadığım konusunda derin endişe değil bu cümleyle anlatılmak istenen. Tam olarak " diktatorizm " anlamında kullanılan, hafif iğneleyici bir o kadar da gaddar bir cümledir aslında.

Siz misiniz bana artislik yapan başkan benim burada benim istediklerim olur felsefesine dayanan  bu hikayemizin başrol oyuncuları gelenekselleşen hansel ve gratel ikilisi yardımcı kadın oyuncu olarak yancı hikmet abi (staring as diktatorizm. )

Evvel zaman içinde develerin tellallık, pirelerin berberlikle geçinemediği zamanlarda gözlerden ırak gönüllerde sıcak biryer tutan gitmesekte görmesekte bizim olan bir köyde yancı hikmet abi yaşarmış. gel zaman git zaman olaylar gelişmiş bizim yancı hikmet abi köyün muhtarı olmuş. belge imzala nufus kayıt örneği derken bir toplantı düzenlenmiş köy meydanında. tabi doğal olarak köy muhtarı "halkı" adına konusmalar işler yapmış. konserler havai fişekler kız kaçıran torpil dinamit taramalı silahlar derken eglence sürmüş gitmiş. uzun zamandır planlanan olay yapılmak istenmiş...  Durumu olmayan ya da her kimse işte , çekilişle yan köyde 10 gün tatil verilecekmiş. En nihayetinde insanlar isimlerini yazdırmış velhasılkelam 1. talihli belli olmuş... isim açıklanmış şanslı isim sevinmiş pastalar kesilmiş.. hemen evine koşmuş valizlerini hazırlamaya.. Ama o sırada bir olay daha gerçekleşmiş ki 2. talihli belli olmuş isim açıklanırken insanlar sevinirken yancı hikmet amca olaya kızmış ve halkının önünde başkan ben değil miyim demiş. 2. talihli içimizden (hangi içimizse artık) birisi olsun. işte sayın muhtarım ama ismi açıklanmış yedek talihli falan filan .. bu laflar boy boy demiş hikmet amca. başkan ben değil miyim göndermiyorum demiş. insanlar şaşkın olsa da durum buymuş.. neyse efendim eğlence devam etmiş pasta börek çörek...

herkes 2. talihlinin bir yandan da kim olacağını merak ededursun çok zaman geçmeden ihtiyar heyetinden birisi çıkagelmiş ben seçildim diye... gözlerden uzak akıllara zarar bu MP idarresinin  bilmem kaç sayılı çekilişinin sonucunda ihtiyar heyetinden hansel çıkmış(!). Talihlimizi tebrik falan ederkene zaman geçmiş biraz Gratel'in yüzünü düşkün görmüş köyden bir kaç kişi... sormuşlar soruşturmuşlar nedir derdin diye.. Gratel olaylardan yakınmış çekilişten ondan bundan demiş bu muhtar olmaz olsun.. gökten 3 armut düşmüş, biri sana biri ona biride masalı anlatana...

Okuduğumuzdan ne anladık?

* Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Sevgilerimle....

5 Nisan 2010 Pazartesi

Erkekler neden yalan söylermiş...

Ah şu erkekler yok mu, bazen biz kızların nasıl da canını yakıyorlar, değil mi? Kimi zaman bir kızı tavlamak için, kimi zaman da kendilerini olduklarından farklı göstermek için gözlerini bile kırpmadan yalan söylüyorlar! Öyleyse, sen de erkeklerin neden yalan söylediklerini öğren ve tuzaklarına düşme!

Diye başlıyor heygirl'ün yazısı... okuduğumdan değil de google search te ilk sırada çıkınca bakayım dedim..
Meraklısına Link verelim ayıp olmasın .. *Click Here*
Neyse bende kendi hikayemi paylaşacağım, kendi hikayem dedimsede bana ait olan çizgiler değil bunlar ben de biyerden duydum.. İsim verip rencide etmek istemiyorum şu an.

Hikayemiz söyle bir öğütle başlıyor...
Duyduğuna inanma, Gördüğünün de yarısına inan..
Tabi bu erkekler için söylenmiş bir söz. Çünkü kadınlar duyduklarıyla hareket eden varlıklardır. Erkekler ise sadece gördüklerine inanırlar. Bir erkeğe eşin seni aldatıyor dediğinizde gördün mü diye sorar hafif maçoluk varsa dalar. Bir kadına aynı cümle söylendiğinde ise şüphe oranı %90 seviyesine çıkar ve hipotezler geliştirmeye başlar. Sadece küçük bir örnekti.

Kadınlar erkeklerin gözlerine hitap ederek gördüklerine inanmasını sağlarlar ki bunun için makyaj yaparlar bir hoibitin bile Megan Fox'a dönüşebileceğini biliyoruz artık. Zavallı bizimkide inanır bişey var zanneder.

Erkekler ise kadınların duyduklarına inandıklarını bildikleri için yalan söylerler. O kadar komplike bir olayı 3-5 yalanla kapatırız diye düşünüyoruz. Erkeklerin yalan söyleme sebebi budur..

**Realiteden uzak bir yazıdır... Bana ait değildir bende biyerden duydum yazayım dedim...

22 Mart 2010 Pazartesi

Biraz tebessüm

Tayyip'le Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar. Bush, Tayyip'e
"Bizde öyle bir teknoloji... var ki, ölüyü diriltiriz" der.

Tayyip altta kalmaz ve karsilik olarak;

"Bizde öyle bir teknoloji var ki, partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede kosmayi ögretiyoruz" der.

Türkiye'ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir. Danismanlarini çagirtir ve attigi palavrayi anlatir.

"Haftaya Bush geliyor. Yalanimiz ortaya çikacak, acaba neyapsak?" diye sorar.

Danismanlarindan biri hemen yanitlar:

"Onlara ölüyünasil dirilttigini sordunuz mu?"
"Hayir sormadik"
"O halde hiç korkmayin basbakanim, alin Bush'u Anitkabir'e götürün. Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltmezse o rezil olur. Yok eger diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede kosarsiniz......!!!"

21 Mart 2010 Pazar

Yurt - Kur size ve çevrenizdekilere zarar verir.

Nasıl sigara paketlerinin üzerinde böyle ifadeler yer alıyorsa, Yurt-Kur logolu bütün kurumların girişlerinde veya açıkça okunabilecek noktalarda buna benzer uyarılara yer verilmelidir. Çünkü Yurt-Kur içeriğinde bilgisiz memurları ve gereksiz işgüzar güvenlik güçleri ile üniversiteli gençlerin hayatını zindana çevirmektedir. Birkaç örnekle olayları aktarmaya çalışalım..

Problem 1 : İlgili Memur (Anne eli değmiş gibi)
Olay şöyle gelişir: Bir öğrenci akşam sekizde bir barda konsere katılmak ister. Öğrencilerin giriş-çıkış saatleri belli olduğundann konuyla ilgili olarak gider idareden izin alır. Ne var ki bu izin kendisine bir eziyete dönüşür. Normal prosüdürde izin almak isteyen öğrenci idari personale isteğini iletir ve izin kağıdını doldurur. Burada olaylar farklı işler;

- İyi akşamlar, izin alacaktım
-Nereye gidecen?
-Konsere gidecem
-Biletin nerde?
-Konser bir barda biletli değil
-Hmm orada içki falanda içiliyordur şimdi
-Hmm Bar olunca ...
-23:00'dan sonra gelirsen almam
-Peki madem, arkadaşlarda kalırım bende
-Annenlerin haberi var mı?


Lisedeyiz ya zaten babama sorup dışarı çıkıyordum. bu hadise arkadaşımın başına geldi. Benimkisi bu kadar vahim değildi ama konuşma şu şekilde gerçekleşiyor.

-İyi akşamlar ben yarın sabah erken çıkacağımda 6:00'da otobüsüm var en geç 5:30 da çıkmam lazım onun için izin isteyecektim.
-Nereye gidiyorsun?
-Afyon
-Afyonlumusun?
-Hayır. Mersin'liyim ben.
-Ee ne işin var o zaman?
-TEGV üyesiyim Motivasyon toplantısı varmış orada olmamız gerek.
-Bana vakıftan yazı getirmen lazım aslında
-Ne konuda?
-Nerden bileyim ben senin Afyon'a gittiğini?
-Pardon ama arkadaşıma gidiyorum desem, onlardan da mı izin kağıdı alacaksınız ?
-Peki yaz iznini  çıkabilirsin.


Hayır anlam veremediğim kısım şu Vakıf benim yurtta kaldığımı veya izin verilmediğini cok mu umursar? Ya kardeşim normalde 6 da çıkılıyor benim 6 da dışarda olmam lazım 5:30 çıkacam bunun için kim hangi kuruma izin istemek bağlamında yazı yazar?

Hadise henüz sonuçlanmadı yalnız. Saatlerimiz 05:00 (Türkiye Saati ile) uyandım Arkadaşımı aradım uyansında beraber gidelim diye.. neyse efendim saatlerimiz 5:30 suları kapıda biri gümgüm kapıya ısrarla vuruyor. Aldım anahtarımı şaşkınlıkla kapıyı açtım karşımda Seküriti Abi, sen 5:30 çıkacaktın noldu? diyor.

Şimdi bu olay sorumlu idareci mi yoksa  işgüzar idareci mi? Sanane be adam belki gitmicem vazgeçtim. Annem misin sabah gelip olum kalk geç kalacaksın ayağındasın?

8 Mart 2010 Pazartesi

Ankara’da Dehşet Vol. 2

Günlerden bir gün (7 Mart 2010 Pazar) yine bir proje temelli ders çalışma organizasyonu için yine büyükşehir belediyesinin hizmetlerinden yararlanarak arkadaşlara gitmeye karar verdim. Bu sefer ulaşım konusunda tercihim birkaç gün öncesinde yargıdan beklenilen indirime zorlanan EGO 464/465 Nolu Emek-Bahçeli otobüsleriydi.

Şimdi bir flashback ile Ankara’da Dehşet Vol. 1 hatırlayalım. Ehe! (gidin okuyun uğraşamayacağım.)

Flashback ile konuyu anımsadıysanız 7 Mart 2010 tarihi saat 13.00 – 14.50 sularında kahvaltı niyetine sığır gibi kıymalı pide yememize mütevellit, yurda gelip üzerimi giyinme konusunda derin düşüncelere dalmışken ayağım takıldı düştüm. İşte bir dehşetin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım.

Ama asıl dehşet, bu ufak dehşetin devamındaydı.
*Bu yazımız +18 konu ve konuklar içerdiğinden bu kısmı okuduktan sonra lütfen edepsiz yorumunda bulunmayız. Niye diye sorma gafletindeyseniz. Hemen açıklamaya çalışayım ben o zaman. Sebep: Karşımdaki bireyin fikir ve anlatımlarını tüm çıplağı ve sansürlemeden yazmak istiyorum çünkü olay ancak o zaman komik damgası alıyor.*

3 Mart 2010 Çarşamba

Marlboro alma EGO al!

Ve 9. İdare Mahkemesine açılan davalar sonunda karara bağlandı. Türkiyenin en kazık şehir içi ulaşım ücretler %50 oranında azaldı. Bunun acısını doğalgazdan çıkaracak olan İ Melih Gökçek, verilen kararın bir kaos yarattığı düşüncesindeymiş miş miş..

Dün haberi gece geç saatlerde Facebook adlı kötü sitede paylaşan bir arkadaştan öğrendim. Saatlerimiz sabaha karşı 4 veya 5 civarındaydı. Haberi okuduktan sonra haberin tarihini okuma gereksinimi duydum ki 2005 yılının haberi olabilirdi. İnanılmaz faiş fiyatlar %50 oranında azalmış. Artık ulaşıma para yetiştiremeyen biz fakir öğrenciler parası neyse verip PASO almayı bile planlar olmustuk. Şimdi bu karar ile birlikte 100'lük tam bilet bile alabilir hale geldik. - Aslında güzel olurdu, abi bende 78 biniş kaldı ya sen bassan? -
Neyse haber sevindirici olduğu kadar ise düşündürücü aslında şirket gelirlerinin %50sini kaybeden bir firma acısını diğer müşterilerinden mi çıkaracak? 9. İdare mahkemesi EGO'nun sadece O'suna müdahale etti EG ve kullanmaya mecbur olan yurdum insanlarına ise acımaktayım aslında.
Benim blog yazımı okuyan tüketici hakları (Bknz : Paso ile ilgili metin) derneği 2004 ve 2008 yıllarında açtığı davalar 6 yıl sonra sonuclandı ve fiyatlar 6 yıl önceki gibi oldu.

DipNot : ilginçtir ama ego ile ilgili google image search yaparken çok akıllı bir türk vatandaşımız %90 kayserilidir. Gittigidiyor.com adlı internet alışveriş platformunda EGO bileti satıyordu. 1 adet kalmış ilgilisine duyrulur...*3 taksit imkanıda varmış!* ( Linke Git )

1 Mart 2010 Pazartesi

Music : A State of Trance # 437 | Year Mix (2009)

Armin van Buuren'ın DJMag Top 100'de birinci olmasına yakışan süper bir yearmix. Uzun zamandan beri yazmamız gerekti ama yazılarımızı hep erteliyorduk. Neyse bu yazımızlada müzik konusuna el atmış bulunmaktayız. Hakkımızda hayırlısı.

Efendim, toplam da 2 saat 2 dakika süren bu süper mixte toplam 83 sanat musikisi bulunmakta. Klasik intronun ardından 2009'a dair bir kaç lakırtıyı duyuyoruz. Ve time bar 4:00'a ulaştığında süper mixin ilk dıptısları kulağımıza gelmekte... * O arada konusan adamı bulacam inşallah bi gün * Bir kaç switching hatasına karşın genel klasmanda oldukca başaırlı bulduğum bu mix diger mixlere nazaran 2 saatin tamamında trance olarak ayrılmış. Progressive tarza aralarda kaçmasıda bu mixe bayılamamın en büyük nedeni aslında.

Henüz trance ile tanışmamış fakirler için mp3 formatının linkini vereceğim. Umarım beğenerek dinlersiniz.

Track List'imizide sunmayı unutmamak lazım. Koyu olanlar kişisel favori parçalarımdır. 



26 Şubat 2010 Cuma

UEFA Euro League : Türk Futbolu Hezimetleri 2010

Ve ingilizler futbolu ortaya çıkardı tansiyonumuzu 17ye zıplattı...
Hangi takımdan başlasam bilmiyorum. Maç saatlerine göre bir sıralama yapacak olursak önce Galatasaray'ı sonra Fenerbahçe'yi konuşmak gerek. Saat 20:00 (Türkiye Saati ile) de başlayan güzel maçın ardından insanın mübarek gecede bile alkolün gözüne vurmak istemesi.. Sinirlerin gerildiği dakikalarda sokaklarda 90 dakika sonra ne olacağından habersiz Anti-GS'li kendini bilmezlerin "Madrid Madrid" sloganlarıyla kornalar calarak De Gol Caddesinde(ki fransızcadır caddenin ismi şahsa bak fransızları yine yenemediler) dolanmaları inşallah sizde elenirsiniz temennilerini oluştursa da, heycanlı dakikalar için her 2 takıma da teşekkür etmek lazım. ne diyorduk A.Madrid Galatasaray maçında her ne kadar taraflarlarımız hakemi suçlu bulsa da (oyle zaten) önceki maçta hakemlerin bi sucu olmamasına rağmen sonucta 1-1 beraber kalmıştık. Çuvaldız meselesi işte.. ona buna bok atacağımıza adam gibi bir golcü alınsa belki bunlar olmayacaktı. Ligde zirve mücadelesine giren 2 türk takımın kendileri kadar güclü görünmeyen takımlara elenmeleri ise Türk Futbolununda kalitesini bir nokta da ortaya koymakta aslında..

9 Şubat 2010 Salı

Aydınlanma Evrem

Love comes again
Just when I booked in none of her
Love can come again
You gotta believe that
Love comes again
Just when I booked in none of her
Love can come again



Demiş usta şair. 3-4 gün önce bilgisayarımda 24. Olağan genel temizliğimi yaparken tekrar dinlemeye başladığım güzide bir eserdir bu şarkı... Bugün uyandıktan birkaç saat sonra yine bu şarkıyı dinlerken aklıma pek saygı değer(ismini anımsayamadığım, sanırım derse  gitmememden kaynaklanıyor) Filim Tarihi Hocamızın söyledikleri geldi...
Hayır hayır.. Yunanlılar pezevenktir değil(bu konuyada yakında değineceğim). Diğeri... Tanrı Ammon Amonyak Amin burdan tuvalete kadar uzanan ve tabiri caiz ise boka saran konu... Kelimelerin anlamları kökenleri nerden geldikleri nereye gittikleri kaybolan kelimeler kaybolan çocuklar 155 Polis İmdat 112'nin numarası neydi diye soran sarışın falan fışman...
Neyse işte efendim bu türküyü dinlerekene  dedim şair nedemek istemiş acep.. Toplumsal bir mesaj mı var yoksa İskender gibi aşk acısından yanan birisi mi?
İngilizce bilmeyen arkadaşlar için söylüyeyim şarkımızın teması herşey olacağına varır. love comes again demiş.. Sıçsanda sıvazlasanda o love illa come'acak işte..

Sevgili kankam Tiestoya da teşekkür ediyorum. ( Teşekkürler Tiesto !! ), Götümüzüde yırtsak illa bi nane olacaktır ben bu şarkıdan bunu anladım.. Sizinde aydınlanmanız için buraya yazdım... (ya da kafamın etini yiyen yazı yaz, yazı yaz.. diyen arkadaşlarımın gönlünü hoştutmak içinde olabilir)

Kavga etmeden sevgi içerisinde büyümeniz dileğiyle...

30 Ocak 2010 Cumartesi

Apple’ın Teknolojik Açılımı: iPad!


Dünyada çığır açan teknolojik gelişmeleri ile sözlüklerimizi değiştiren yüce kuruluş, bir dünya devi; Apple (Epıl diye okunur, Manası bildiğin kötü elmadır… ). Söyle yüzeysel bir Apple ve Diğerleri'nin teknoloji tarihini bir kurcalarsak; 


Macintosh ve Microsoft savaşlarına karışmıyorum bile (: Microsoft Yazı tipini çaldı, sonra Bill Gates küfürlü konuştu falan fişman bu kısımları ezberledik zaten. Anlatacaklarımda bilmediğiniz şeyler değil fakat maksat yazıyorum o zaman kültürlüyüm manası (=  
Walkman ve iPod dünyası: Hepimiz bi' dönem, istemişizdir onu Walkman! Üff para biriktirip alsak mı, babamıza mı yalvarsak. Derken öyle ya da böyle bir Walkman'a sahip olduk veya olamadık. Sonra CD çalarlar kurcaladı güzelim akıllarımızı ve babalarımızın cüzdanını… Gün geçmiyor ki teknoloji ilerlemesin yeni bir nane çıkmasın. MP3 Playerlar; bir pil, bir kulaklık hop süper müzik keyfi derken derken… Rıtın tın tın! iPod diye bir şey çıktı piyasa hop bütün MP3 Playerların adı: iPod oluverdi.  
Cep Telefonu ve iPhone : iPhone var telefon var. Dokunmatik ekranı 3G teknolojisi. 2002 yılında aldığım PCden bile daha fazla depolama alanına sahip olan dünyanın 9. Harikası ** iPhone, iPhone 3GSler.("iPhone nedir?" diyenler için, Aşk-ı Memnu'nun gayri resmi sponsoru).
Veeee iPad : Her ne kadar bana biraz kızlara üretilmiş(!) bi ürün gibi gelse de, dünyanın yeni harikası olmaya hazır mükemmel cihaz. Hayatımıza giren bu 3. Pad (1.Mouse Pad 2. Molpad) neler yapabiliyor şöyle bir inceleyelim.

24 Ocak 2010 Pazar

Kıyamet Alametleri # 1

Google'a bütün request çabalarınıza rağmen sizlere dönen yanıt. "Sayfa Görüntülenemiyor" ise kuşkusuz ki O kovulmuş şeytanın sözü değildir.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Ankara'ya kar yağmış...


"Ankara, Ankara. Seni görmek ister her bahtı kara!" normal bir adam neden görmek ister ki zaten...


Turkcell'in Hava Durumu etiketleri ile gönderdiği mesajlara ve meteorolojinin ısrarlı, hiddetli tahminlerine rağmen, bir türlü yağamayan kar, ben valizlerimi toplayıp Mersine doğru yol almamın ardından yağması beni derinden etkiledi. Ankara'da bulunan arkadaşların söylemlerine göre yağan kar havada erimiş; yere ulaşma başarısını bile gösterememiş. Ankara bile bana beyaz örtüsünü göstermekden yana değilken, hala Ankara'ya alışma ve sevme çabasına girmek mantıksız değil mi..

20 Ocak 2010 Çarşamba

Pasonuzu Görebilir miyim ?

Ankara da eğitim gören ve % 80'nin şikayetçi olduğu konuları ele almak gerekirse, şüphesiz ilk sıralarda Ulaşım yer alır. Dolmuşun öğrenci anlayışının olmayışını Ankara'da gören, paso olmayınca(!) tamdan bile fazla para veren zavallı bizlerin haykırışıdır bu.

2010, Türkiye'de ekonomiye bomba gibi giriş yapmasından sonra dayanacak gücümüzün kalmadığını farkettik. Sigara Alkol Benzin falan filan derken, bizi en çok yaralayan EGO'ya da zam gelmesiydi. Sözde Öğrenci kartlarına zam gelmemişti. Ama öğrenci kart kullabilmek için önceden bir 20 TL bayılmanız gerekmekte.
Ufak bir hesap yapacak olursak. Bir kere 20 TL verip kurtulmak mantıklı geliyor ama; seneye aynı dertle karşı karşıya gelmiyecek miyiz?  Bazı süper zeki arkadaşlarımız öğrenci kimliğini göstermenin kafi olduğunu düşünsede İ. Melih Gökçek, bizden akıllı olduğunu gösteriyor. Bu kadar zeki olmasa Ankara halkı onu bu kadar severmiydi(!). Kim seviyor ki demeyin, seçimlerde kim kimi nasıl seviyor hepimiz gördük.

Neyse konumuz Öğrenci EGO Paso'su;
Dediğimiz gibi, 20 TL zorunlu haracınızı vererek, ABB (Ankara Büyükşehir Belediyesi)'nin sizlere tanışımız olduğu imkanlardan faydalanabilirsiniz. Haraç diyorum çünkü yasal yollardan öğrencilerden zorbalıkla alınan paradır bu 20 TL.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Proje Hazırlama Stresi


Bir grup öğrenci veya bireysel hiç farketmez, ortak kanı şudur: "Nasıl olsa yaparız abi ya ... " Bu hayâllerle yaşayan birçok öğrenci tanıyorum. Bizzat başta ben olmaz üzere...

3-4 gün öncesine dayanan ASP.NET'te proje geliştirme dakikalarımızı hatırlıyorumda, bir erkeğin  bu kadar strese girebilmesi için ancak 2 durum meydana gelmelidir. Birincisi sabaha karşı projeyi yetiştirememe stresi, ikincisi acaba kız hamile kaldımı endişesi. İnsanın içini kemiren o dakikalardan ders çıkarması gerekirken, bir sonraki proje için neden son günü bekler anlamak mümkün değil. Yumurta kıça gelene kadar projenin bu denli şatafatlı olduğu anlaşılmaz."Proje mi? Amaaaaaaaan." edasıyla bakılan hangi projeden hayır gelmiş ki ; biz 3 saat sonra vereceğimiz proje için çabalıyoruz. Ama öte yandan öyle ya da böyle bu proje bitmeli diyoruz.
E Şu dakikadaki durumumuzda aynı değil mi Hintlilerin deyişlerinden alıntı yapacak olursak; Sıçtın Mavisini görene kadar stres devam edecek, Mavilik sana yüzünü ya da bir yerini gösterdiğinde yapacak bişeyin kaldığını anlıyacaksın ta ki sunumun yapılacağı ana kadar.

17 Ocak 2010 Pazar

Ankara'da Ballyci Dehşeti.

Çok değil 2 saat kadar önce, sözde final projemizi tamamlamak için; pek değerli olmayan bir arkadaşımın evine gitmek üzere yola koyulmuştum. Göçebe yaşam tarzımdan ödün vermeden Erhan'lardan çıkıp Ankaray Toplu Taşıma Trenine binmek üzere, kulaklığımı takıp gereksiz yüksek bir sesle Armin'in Konserini dinliyordum.

Pasosuz gezdiğimden EGO Tam Bilet itelemişti Onun verdiği acı ve Sayın Melih Gökçek'e ettiğim küfürlerle trene yetişmek için hızlı adımlarla merdivenlerden indim. 4lü koltukların biri tamamen boş olmasından faydalanarak tabiri caiz ise yayılarak müzik dinliyordum. Çok geçmeden bir durak sonra ~Tandoğan~ bir bayan ve iki izbandut benim olduğum yere geldiler. Hafifçe toparlandım istifimi bozmadan müziğimi dinliyordum.

Teşekkürler Şükran!


Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, hangimiz istemedi ki, ya kişisel bir websitesi(ne işe yarıyacaksa artık), ya da daha mütevaziler için(köşe yazarı olma hayallerindekiler) bir blog sayfam olsun . Ne kadar inkar etsenizde bu doğru bir tespit. Neyse ben ikisinide başarmış biri olarak diyebilirim ki, fazla bir popülerite oluşturmamakta. Gerçi kişisel websayfamı upload merkezim olarak kullanıyordum belki de sorun buydu. Neyse bloglarımla yoluma devam edeceğim. Blog yazmaya başlamadan önce çok düşündüm ne üzerine yazı yazmalıydım. Kadınlar, Araba , Müzik , Teknoloji , Internet , Kültür-Sanat , Spor ? Hepsine ilgim olsada karar kılamadım. Karışık MP3 modunda bir bloglamadan yana kullandım oyumu. Ha unutmadan birde blog'umu yabancı kökenli arkadaşlarımızı düşünerekten ya da sırf hava olsun diye ingilizce yazmak istedim ama yemedi tabi ki. Ama çabalarım sürmekte.
Neyse bu blog'a silmeden yazdığım ilk yazım hayırlara vesile olsun. Şüphesizdir ki Google Blogger'ı bizler için oluşturmuştur.

Teşekkürler Google.

Popüler olurum belki ..