22 Mart 2010 Pazartesi

Biraz tebessüm

Tayyip'le Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar. Bush, Tayyip'e
"Bizde öyle bir teknoloji... var ki, ölüyü diriltiriz" der.

Tayyip altta kalmaz ve karsilik olarak;

"Bizde öyle bir teknoloji var ki, partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede kosmayi ögretiyoruz" der.

Türkiye'ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir. Danismanlarini çagirtir ve attigi palavrayi anlatir.

"Haftaya Bush geliyor. Yalanimiz ortaya çikacak, acaba neyapsak?" diye sorar.

Danismanlarindan biri hemen yanitlar:

"Onlara ölüyünasil dirilttigini sordunuz mu?"
"Hayir sormadik"
"O halde hiç korkmayin basbakanim, alin Bush'u Anitkabir'e götürün. Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltmezse o rezil olur. Yok eger diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede kosarsiniz......!!!"

21 Mart 2010 Pazar

Yurt - Kur size ve çevrenizdekilere zarar verir.

Nasıl sigara paketlerinin üzerinde böyle ifadeler yer alıyorsa, Yurt-Kur logolu bütün kurumların girişlerinde veya açıkça okunabilecek noktalarda buna benzer uyarılara yer verilmelidir. Çünkü Yurt-Kur içeriğinde bilgisiz memurları ve gereksiz işgüzar güvenlik güçleri ile üniversiteli gençlerin hayatını zindana çevirmektedir. Birkaç örnekle olayları aktarmaya çalışalım..

Problem 1 : İlgili Memur (Anne eli değmiş gibi)
Olay şöyle gelişir: Bir öğrenci akşam sekizde bir barda konsere katılmak ister. Öğrencilerin giriş-çıkış saatleri belli olduğundann konuyla ilgili olarak gider idareden izin alır. Ne var ki bu izin kendisine bir eziyete dönüşür. Normal prosüdürde izin almak isteyen öğrenci idari personale isteğini iletir ve izin kağıdını doldurur. Burada olaylar farklı işler;

- İyi akşamlar, izin alacaktım
-Nereye gidecen?
-Konsere gidecem
-Biletin nerde?
-Konser bir barda biletli değil
-Hmm orada içki falanda içiliyordur şimdi
-Hmm Bar olunca ...
-23:00'dan sonra gelirsen almam
-Peki madem, arkadaşlarda kalırım bende
-Annenlerin haberi var mı?


Lisedeyiz ya zaten babama sorup dışarı çıkıyordum. bu hadise arkadaşımın başına geldi. Benimkisi bu kadar vahim değildi ama konuşma şu şekilde gerçekleşiyor.

-İyi akşamlar ben yarın sabah erken çıkacağımda 6:00'da otobüsüm var en geç 5:30 da çıkmam lazım onun için izin isteyecektim.
-Nereye gidiyorsun?
-Afyon
-Afyonlumusun?
-Hayır. Mersin'liyim ben.
-Ee ne işin var o zaman?
-TEGV üyesiyim Motivasyon toplantısı varmış orada olmamız gerek.
-Bana vakıftan yazı getirmen lazım aslında
-Ne konuda?
-Nerden bileyim ben senin Afyon'a gittiğini?
-Pardon ama arkadaşıma gidiyorum desem, onlardan da mı izin kağıdı alacaksınız ?
-Peki yaz iznini  çıkabilirsin.


Hayır anlam veremediğim kısım şu Vakıf benim yurtta kaldığımı veya izin verilmediğini cok mu umursar? Ya kardeşim normalde 6 da çıkılıyor benim 6 da dışarda olmam lazım 5:30 çıkacam bunun için kim hangi kuruma izin istemek bağlamında yazı yazar?

Hadise henüz sonuçlanmadı yalnız. Saatlerimiz 05:00 (Türkiye Saati ile) uyandım Arkadaşımı aradım uyansında beraber gidelim diye.. neyse efendim saatlerimiz 5:30 suları kapıda biri gümgüm kapıya ısrarla vuruyor. Aldım anahtarımı şaşkınlıkla kapıyı açtım karşımda Seküriti Abi, sen 5:30 çıkacaktın noldu? diyor.

Şimdi bu olay sorumlu idareci mi yoksa  işgüzar idareci mi? Sanane be adam belki gitmicem vazgeçtim. Annem misin sabah gelip olum kalk geç kalacaksın ayağındasın?

8 Mart 2010 Pazartesi

Ankara’da Dehşet Vol. 2

Günlerden bir gün (7 Mart 2010 Pazar) yine bir proje temelli ders çalışma organizasyonu için yine büyükşehir belediyesinin hizmetlerinden yararlanarak arkadaşlara gitmeye karar verdim. Bu sefer ulaşım konusunda tercihim birkaç gün öncesinde yargıdan beklenilen indirime zorlanan EGO 464/465 Nolu Emek-Bahçeli otobüsleriydi.

Şimdi bir flashback ile Ankara’da Dehşet Vol. 1 hatırlayalım. Ehe! (gidin okuyun uğraşamayacağım.)

Flashback ile konuyu anımsadıysanız 7 Mart 2010 tarihi saat 13.00 – 14.50 sularında kahvaltı niyetine sığır gibi kıymalı pide yememize mütevellit, yurda gelip üzerimi giyinme konusunda derin düşüncelere dalmışken ayağım takıldı düştüm. İşte bir dehşetin daha sonuna gelmiş bulunmaktayım.

Ama asıl dehşet, bu ufak dehşetin devamındaydı.
*Bu yazımız +18 konu ve konuklar içerdiğinden bu kısmı okuduktan sonra lütfen edepsiz yorumunda bulunmayız. Niye diye sorma gafletindeyseniz. Hemen açıklamaya çalışayım ben o zaman. Sebep: Karşımdaki bireyin fikir ve anlatımlarını tüm çıplağı ve sansürlemeden yazmak istiyorum çünkü olay ancak o zaman komik damgası alıyor.*

3 Mart 2010 Çarşamba

Marlboro alma EGO al!

Ve 9. İdare Mahkemesine açılan davalar sonunda karara bağlandı. Türkiyenin en kazık şehir içi ulaşım ücretler %50 oranında azaldı. Bunun acısını doğalgazdan çıkaracak olan İ Melih Gökçek, verilen kararın bir kaos yarattığı düşüncesindeymiş miş miş..

Dün haberi gece geç saatlerde Facebook adlı kötü sitede paylaşan bir arkadaştan öğrendim. Saatlerimiz sabaha karşı 4 veya 5 civarındaydı. Haberi okuduktan sonra haberin tarihini okuma gereksinimi duydum ki 2005 yılının haberi olabilirdi. İnanılmaz faiş fiyatlar %50 oranında azalmış. Artık ulaşıma para yetiştiremeyen biz fakir öğrenciler parası neyse verip PASO almayı bile planlar olmustuk. Şimdi bu karar ile birlikte 100'lük tam bilet bile alabilir hale geldik. - Aslında güzel olurdu, abi bende 78 biniş kaldı ya sen bassan? -
Neyse haber sevindirici olduğu kadar ise düşündürücü aslında şirket gelirlerinin %50sini kaybeden bir firma acısını diğer müşterilerinden mi çıkaracak? 9. İdare mahkemesi EGO'nun sadece O'suna müdahale etti EG ve kullanmaya mecbur olan yurdum insanlarına ise acımaktayım aslında.
Benim blog yazımı okuyan tüketici hakları (Bknz : Paso ile ilgili metin) derneği 2004 ve 2008 yıllarında açtığı davalar 6 yıl sonra sonuclandı ve fiyatlar 6 yıl önceki gibi oldu.

DipNot : ilginçtir ama ego ile ilgili google image search yaparken çok akıllı bir türk vatandaşımız %90 kayserilidir. Gittigidiyor.com adlı internet alışveriş platformunda EGO bileti satıyordu. 1 adet kalmış ilgilisine duyrulur...*3 taksit imkanıda varmış!* ( Linke Git )

1 Mart 2010 Pazartesi

Music : A State of Trance # 437 | Year Mix (2009)

Armin van Buuren'ın DJMag Top 100'de birinci olmasına yakışan süper bir yearmix. Uzun zamandan beri yazmamız gerekti ama yazılarımızı hep erteliyorduk. Neyse bu yazımızlada müzik konusuna el atmış bulunmaktayız. Hakkımızda hayırlısı.

Efendim, toplam da 2 saat 2 dakika süren bu süper mixte toplam 83 sanat musikisi bulunmakta. Klasik intronun ardından 2009'a dair bir kaç lakırtıyı duyuyoruz. Ve time bar 4:00'a ulaştığında süper mixin ilk dıptısları kulağımıza gelmekte... * O arada konusan adamı bulacam inşallah bi gün * Bir kaç switching hatasına karşın genel klasmanda oldukca başaırlı bulduğum bu mix diger mixlere nazaran 2 saatin tamamında trance olarak ayrılmış. Progressive tarza aralarda kaçmasıda bu mixe bayılamamın en büyük nedeni aslında.

Henüz trance ile tanışmamış fakirler için mp3 formatının linkini vereceğim. Umarım beğenerek dinlersiniz.

Track List'imizide sunmayı unutmamak lazım. Koyu olanlar kişisel favori parçalarımdır. 



Popüler olurum belki ..