23 Ocak 2010 Cumartesi

Ankara'ya kar yağmış...


"Ankara, Ankara. Seni görmek ister her bahtı kara!" normal bir adam neden görmek ister ki zaten...


Turkcell'in Hava Durumu etiketleri ile gönderdiği mesajlara ve meteorolojinin ısrarlı, hiddetli tahminlerine rağmen, bir türlü yağamayan kar, ben valizlerimi toplayıp Mersine doğru yol almamın ardından yağması beni derinden etkiledi. Ankara'da bulunan arkadaşların söylemlerine göre yağan kar havada erimiş; yere ulaşma başarısını bile gösterememiş. Ankara bile bana beyaz örtüsünü göstermekden yana değilken, hala Ankara'ya alışma ve sevme çabasına girmek mantıksız değil mi..

1 Martta dönmeyi düşündüğüm Ankara'ya alışamamın temel nedeni belkide Ankaranın bana alışmak istememesidir. Kim bilir. AŞTİ tabelasını görünce hangi insanın içini huzur kaplıyor merak ediyorum. Uykulu gözlerimi açtığında kabusun devam ettiğini görmek ne acı... Buz gibi ayazında çekçekli valizi taşımak..

AŞTİ'ye bir yürüyen merdiven koymayı akıl edemeyen belediyeden sonra "Kapı kapanma sinyalini duyduktan sonra lütfen trenlere binmeye çalışmayınız, Tren kapılarına müdahele etmeyiniz. Müdehale eden yolcularımızı lütfen uyarınız..." diyen bayana da inceden laflar kaydırmak bile insanın Ankara da olma stresini üzerinden atmamakta.İçimi huzur kaplatan güzide ortam Ulus'a ulaşmak için atlattığım bütün metro maceraları biraz uykumu açsada 7 saatlik yolculuğun yorgunluğunu atmak gereklidir. Sonra bir uykuya dalarsın akşam olur, gece artık senindir. Turkcell'den 65 kontör bayılıp aldığın 100 MB kota ile internette sörf mü yapmak istersin yoksa 72 bölüm arka arkaya dizi seyretmek mi... Seçmekta özgür olduğun bu aktivite ne olursa olsun sabahın olmasına yakın (bazı kaynaklarda bu durum sıçtın mavisi olarak adlandırılmıştır.) , karnından gelen gurultularla bölünür.

Süper bir acılı lahmacunun ve ayranının damanızdaki lezzet paha biçilemez olsada. Laktik asit deposu ayranı içmişsindir artık. Bir yorgunluk çöker bünyeye.
Gözlerin yavaştan kapanır dayanamazsın bir günden birşey olmaz diye homurdanıp girersin kötü Yurt-Kur yatağına...
Yine akşam kalkıp aynı aktiviteler tekrarlanacağından bu okulu asma süreci aynı düzende devam eder. İsyanımız boşa değil "Okul Saati ile Uyku Saatimiz Çakışıyor." diye..

Titreyip kendine geldikten sonra bir fedakarlık yapar uyumaz ve okula gidersin... Ders arasında alınan çayın keyfi başka hiç birşeyde yoktur. Kantindeki 19 gram beyinli, IQ seviyesi yerlerde olan teyze seni gafil avlar.. "Nerden geldin sen köylü? Ne biçim konuşuyorsun, Karı değil Bayan diceksin." der. Ne çayın tadı kalmıştır artık ne de okula geldiğinin anlamı... İşte sevgili hocalarım, devamsızlık sebebim toplum tarafından hor görülmemdir.

Bu ince sitemi Ankara'nın kar yağışından buralara kadar getirdiğim için kendimi tebrik eder başarılarımın devamını dilerim.

En Dip Not : Devamsızlık yapan öğrencilerime fazladan 10 puan vereceğim. (Sistematik Hata!)

2 yorum:

Popüler olurum belki ..